19 Ağustos 2008 Salı

Sıcak

Aklıma geldi birden, Çeşmenin sıcağını hissedin bi:

1. Koltukaltı stick'imin kapağını açtığımda bir puding edasıyla plöp diye yerlere aktı ve herşeyimi mahfetti..

2. O sıcakta makyaj yapmak her ne kadar saçma olsa da, makyajsız bakkala gidemeyen bendeniz göz kalemimi elime aldım ve bir baktım erimiş bütün ucu..sadece batan tahta parçaları kalmış...

3. Çantamın içindeki sakız kutusundan bir adet şerefsiz sakız çantaya düşmüş, malumunuz erimiş ve ipod kulaklığına yapışmış.


Teşekkürler Çeşme..Erit ya sen herşeyi, rahat ol..

tatilnerdeyapilir.com





Gelsin Çeşme gitsin Marmaris aman da Bodrum derkeenn...tatil olayının suyunu çıkarttım..Bir de işe girdiiim :) Vallahi de keyiflendim nazar değmesin..Size bir Çeşme Marmaris Bodrum ortaya karışık Ege turu attırmak isterim efendim...İlk iki fotoğrafta Çeşmeyi, üçüncü fotoğrafta da Marmarisi görüyoruz...E haydin okuğuverin gaari..

Öncelikle Çeşme-Ayayorgi koyundan bahsetmek istiyorum. Tamam suyu güzel cidden tertemiz böle açık yeşil ve de çok soğuk cidden serinliyorsun da, küçük normal bir koy yani.."Ah sen bir Ayayorgiyi gör vallahi inanılmaz" cümlesini baya bir insan kuruyordu çevremde. Gördüm, gayet normaldi, ayrıca gittiğim beach sakin sessizdi güzeldi ama o kadar giriş parasını veriyorsun, bir tane fazladan minder alma hakkın bile yok. Güneşli minder bir saat sonra gölge oluyor ve ölece kalıveriyosun, minder alıyım yada değiştiriyim yerimi dediğinde adam direkt yanına geliyor ve "efendim bugün pazar, lütfen kişi sayısı kadar kullanalım" diyor, ama 25 milyonu verirken iyiydi dimi tatlım..yani sadece o denize girmeyi bana 25 liraya satmış oluyor, ki yemek fiyatlarının fahişliğinden bahsetmeyeceğim bile...Hatta arkadaşımın altındaki fazladan minderi almaya kalktı falan..Adını vermiyorum hadi yine iyiler..Zaten bu ne havadır anlamadım saçmasapan yabancı isimler koyucaz diye kasmışlar hepsi...Galiba pek bize göre bi yer değildi çünkü önümüzdeki gerzo tipler (kız erkek karışık,muhtemelen erkeklerden biri salak ve zengin) güneşin alnında saat 12de o manyak sıcakta biz gölgede terler dökerken, votka redbull içtiler ve bir şişe votkayı da sölemiyim dedim dayanamadım 300 lira kendisi..Hayır madem o kadar parayı veriyosun, adam bir aile geçindiriyor o parayla, bari ölüm tehlikesine girme..Tam gerzo bunlar ya..

Gelelim Alaçatı'ya..Alaçatı'nın denizi şaka gibi, yüzsen de yüzmesen de 15-20 dakika sonra ayakların uyuşmaya başlıyor..Rüzgar desen küçük bir beyin travması..Ama deniz yine temiz güzel ve açık yeşil mis gibi..Ordaki beach'imiz de çok atristikti ama en azından minder özgürlüğüne sahiptik. Ayrıca yan tarafta on lira daha ucuz yerden girip orda oturabiliyorsun öyle de enteresan bir tarzı var, çakalloz olmak lazım bu dünyada. Ve şok edici bir frozen fiyatı söylüyorum: 22YTL..Ama Alaçatı'nın sokakları falan şahane..Küçük lokantalar gell gelll diyodu resmen çok içimde kaldı, vaktimiz yoktu oturamadık...Alaçatı'ya gidenlere tavsiyem sakızlı dondurma muhteşemdi cidden. Sakızlı Türk kahvemi de aldıım..Ağıza sakız parçaları geliyor şahane..İstanbul'da da var sanırsam Kadıköyde falan..Neyse Çeşme bahsini kapatırken efendim bir de Çeşme'nin merkezinde Rumeli Pastanesi var, sakızlı muhallebi yedik, hayatımda yediğim ennnnnn güzel şey olabilir. Çok net. Uzun bir kuyruk oluyor zaten ama değer. Direkt gidin yiyin diyorum. Çeşmeye elveda diyor ve Marmaris'e geçiyoruz.

Marmaris cidden huzurlu. Öyle beachle meachle işi yok..Ben küçüklüğümü İçmeler'de geçirdim çok güzel bi yerdir. Sadece denizin suyu biraz ılık ve şahsen benim için yeterince serinletici değil. Ama İçmelerin tadı da bir başka. Martı otelin önünden denizine girersin, hava bunaltmaz, akşamları bir tane sivrisinek göremezsin ve en güzeli nem oranı Bodruma İstanbula ve özellikle Çeşmeye oranla çok çok azdır. İnsanların çıplaklığa doyduğu öküzlük yapmadığı nadir yerlerden biridir. Marmaris Orhaniye-Hisarönü Marina'nın yanında, bu salak beachlerle aynı paraya gidebileceğiniz şahane huzur dünyası "Mistral Restaurant"ı öneriyorum. Giriş parasız yemekler biraz pahalı ama totalde çok daha ucuza gelir salak beachlerden.

Bodrum da başka güne artık..


Genel olarak bakarsak, aralarında en sıcak ve bunaltıcı yer Çeşme..Cidden böyle bişey görmedim saat 5'te falan kavruluyorsun...Marmaris de hava açısından en güzel yer. Sanırım bu Çeşme Serdar Ortaç ve Bengü sayesinde böle şişti de şişti..Ama biz indirmesini biliriz..kihkihkih
Not: İkinci fotodaki ortadaki yuvarlak şey disco topu :)

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Trivial Pursuit diye bir oyun varmış ilk kez oynadım geçende, sabah 4'lere kadar iki gece oynadık ve hala oynama isteğindeyim..Şahane bi genel kültür oyunu..Soruların zorluk düzeyi enteresan: Victoria Beckham'ın eski müzik grubunun adı nedir adlı tatlı zorudan tut, 1930'ların en önemli çocuk oyuncusuna kadar çılgın bir yelpazede..Tavsiye ediyorum çok zevkli..

Havanız söndüğünde mahçup olmayacağınız kişilerle, mümkünse manita adayı olma ihtimali yüzde sıfır olan kişilerle oynayınız tavsiyem.
(Bazen zormuş diyosun bi bakıyosun gayet bilindik bişey falan..Şahane anlar..)
Başka bir ev tatilinden geliyorum, herşey çok güzel şahane dee... öğrendiğim şey, 3 günlük olmasına rağmen kendi evin ve nescafe içme özgürlüğün gibisi yok argadaşım..

Nescafee gibisi yooOooOok!

8 Ağustos 2008 Cuma

çay servisi silsilesi

Acaba biz kızlar, misafirlerin çayı bittiğinde yenisini koymak için mi varız? Neden benim yaşımdaki, benimle aynı şartlara sahip (şuan çalışmayan, yorgun falan olmayan)bir erkek kuzenim bir gün olsun misafire çay koymaz? Ya da koyması istenmez? Anneleri neden bir çay bardağına-bir kendisine bakıp kafasını bilmiş bilmiş sallamaz? Beceremez mi erkek çocukları? Bu konuda becerikli miyiz biz kızlar doğuştan? Örneğin işten gelen (kız) kuzenim, evde bütün gün pinekleyen işsiz (erkek) kuzenime neden hizmet eder? Bunun geleneği göreneği, kadının eline yakışması mı kalmış allahaşkına, 8 saat çalışmış bi insan sadece cinsiyetinden dolayı kaç kat fazla yorulmak zorunda mıdır?

Misafir gelmesin bize artık ya...cidden sadece ve sadece "kız" olduğum için yoruldum..


Ayrıca elime hiç de yakışmıyor vallahi...

6 Ağustos 2008 Çarşamba

İşsizim a dostlar

Hiç uyuyasım yok ya..Üfff ...İş başvurularımdan hiç ses çıkmadı bugün de..Bir görüşmeye çağır, bir şans ver...Bir iki mail geliyor onlar da "Teşekkür ederiz bu pozisyona daha uygun adaylar olduğundan olumlu cevap veremiyoruz, ama sizi database'imize ekledik çok şanslısınızzz!!!" tarzı bok mesajlar olduğu için maillerden hiç hazzetmiyorum. Cepten ulaşın ve gel görüşelim deyin pislik parçaları. En güzel liselerde okuduk, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde proje proje çürüdük, mühendis olduk haaala daha düşünüyosunuz, daha uygun aday buluyorsunuz, kim len uygun adayın ordan iki bakmayla iki torpille kimin ne kadar çalışacağını, sana ne kadar katkı sağlıyacağını anlıyorsun sanki..Loreal da gitmiş anca facebooktan eklemiş beni...Facebooklarla uğraşıcağına bir pozisyon aç da girelim..Sınav falan yap sen anca belki elersin bizi..Yine sinirlendim gece gece..Bu salak saati de düzeltemiyorum acemi bi blogger olduğumdan..Kesin öğle vaktini falan gösteriyordur şimdi.Neyse yatalım bakalım yarın erkenden telefon bekleyeceğim.

5 Ağustos 2008 Salı

not

E kedilerin gece hayatı Turgutreis,huzur, sessizlik falan dinlemez tabii...İnleyen nağmeleeeerr.... Turgutuuu sardıııııı...

Turgutreis


Ağustos böceklerinin sesi eşliğinde, mis gibi begonvil kokan serin havayı içime çekiyorumm...Aslında kokan begonvil mi bilemiyorum yani begonvil kokmaz benim bildiğim ama harika bir çiçek kokusu var, etraf da begonvil dolu tabii ki..Odur herhalde kokan...Azıcık esiyor geceleri, zaten hiç bunalmıyor insan enteresan bir şekilde öğle sıcağı bile olsa..Üstüme ince hırkamı giydim, oturdum yıldızların altında balkona oooh şahane valla..Burası begonvillerden de anlaşılacağı üzere Bodrum efendim..ama sizin o bildiğiniz Bodrum değil. İyi ki de değil.


Burası Bodrum'un yerlilerinin oturduğu (yani yazlık ortamı değil, "yerli" kelimesi biraz taş devri gibi oldu eheh), komşuların samimi olduğu, önünde şahane bir mandalina bahçesi olan ve geceleri mükemmel bi sessizliğe gömülen Turgutreis...Bodrum'a eğlenmek amaçlı gelen kimse Turgutreis'i sevmez. Haklıdırlar da çünkü burda ancak 3. sınıf barlara gidebilirler. Valla ben erken mi babaanne oldum bilemiyorum ama bayılıyorum buraya ve sessizliğine.


Saat 00.14..Şuan sadece ağustos böcekleri en önemli görevlerini yapmakta ve beni mest etmekteler. Bir de yoldan geçen arabaların çıkarttığı, böle mıcırlı yoldan çıkan bi ses varya o benim çok hoşuma gider nedense, o hakim sokağımıza. Bi de klavye tıkırtısı.. Huzur :)


Fotoğrafta gördüğümüz Akyarlar Balmahmut'un orasıdır efendim, bizzat kendim çektim..Çalışanlardan özür diliyorum bu terbiyesizliğim için evet :)


İyi çalışmalaaar...kihkihkih

Sayılar

Çok seviyorum Yılmaz Özdil'i ya..okuyunca cidden hem gülüyor insan, hem de üzülüyor. Klişe bi laftır ama bu kadar uçlarda yaşamamıştım bu cümleyi...Cidden güldüm dalga geçişine, sonrasında da çok ama çok üzüldüm..
Devletimizin;

  • Makam aracı sayısı 130,000
  • Yangın helikopteri sayısı 18'miş.

Sayılar cidden üzücü. Ayrıca muhtemelen makam aracı sayısı, sahiplerinin sayısının 2,5-3 katıdır... Buyrun yazı burada.

1 Ağustos 2008 Cuma

Ergenliğin büyük hediyesi

Bugün uzun süredir görmediğim eski bir komşumuza gittim. Oğlu vardı küçüktü son bıraktığımda.. şimdi de işte 13 yaşında, ki sorduğumda 14 dedi tabii ki klasik bir 'bir an önce büyümek isteyen 13 yaşındaki çocuk' cevabı. Her neyse aklıma eski günlerim geldi. "Hiphopçılar çok salak, ben metal dinliyorum fakat annem kızıyor..."cümlesini duyduğum an, birden ergenlikte hissetiğim böle menem bir iç sıkıntısı içime yerleşti. Biraz da çocukla konuşunca taa 98'lere gittim...

İğrenç bir pantolonum vardı, gang boy markaydı ve arkasında grafiti gibi yapılmış hiphopçı resmi vardı ki onu şuanda bi erkeğe ver giymez o derece bol ve çirkindi..Annem hep kızardı lütfen bunları giyme diye ama çok severdim, tarzım var ya...Üstüne de iğrenç mor şeyler giyerdim..Herkesten farklıydım, herkes The Offspring dinlerken ben onun eski şarkılarını dinlerdim, çünkü onlar daha sertti ve onları dinleyenler gerçek marjiydi, yeni şarkıları özentiler içindi..

Saçlarım kısaydı (küt gibi, klasik önü uzun arkası kısa marji kız işte). Saçlarımı köpük yardımıyla sanki rastaymış gbi sıkı bukleler yapardım ve çok iğrenç ama 4 gün fln öyle gezerdim ki rasta pisliği yerleşsin üzerine diye...Arada bir küfür savururdum, ailemde tek bir kelime küfür kullanılmamasına rağmen..Kız gibi kız değilim, erkek gibi kızım, muabbeti bol geyiği süper bi kızım havaları...Sanki erkekler çok bi halta yararmış gibi onları örnek almak ne acayip.

Abuk subuk barlara giderdik karanlık ve rutubet kokulu..Ya şu dünyada gündüz yapılabilecek binlerce şey varken neden zemin katındaki yada bir kat daha aşağıdaki, herkesin yiğiştiği iğrenç pis duvarlı yerlere gidersin acaba ya..Meici diye bir yer vardı taksimde..Acaba hala var mı..

Çocuğa baktım..Daha 13 yaşında..muhtemelen daha 3-4 senesi var bu sıkıntılı dönemde.

He en son bir de "benim kızlarla bir işim olmaz, kendime uygun insan yok etrafımda, bana çok salak geliyorlar" tarzı cümleler kurdu tabii ki. İçimden dedim, ah be canım benim, sen lisede- universitede ve ben 33lerimdeyken sorarım sana dicem ama, muhtemelen kendi yaşındaki bi kızı nası götürürüm tarzı planlarından yada çok sevdiğin kız arkadaşından bana vakit ayırabilirmisin bilmiyorum. Ergenliğin büyük hediyesi marjinalliğin bu kurbanını da bir an önce salıvermesi dileğiyle..

19 Ağustos 2008 Salı

Sıcak

Aklıma geldi birden, Çeşmenin sıcağını hissedin bi:

1. Koltukaltı stick'imin kapağını açtığımda bir puding edasıyla plöp diye yerlere aktı ve herşeyimi mahfetti..

2. O sıcakta makyaj yapmak her ne kadar saçma olsa da, makyajsız bakkala gidemeyen bendeniz göz kalemimi elime aldım ve bir baktım erimiş bütün ucu..sadece batan tahta parçaları kalmış...

3. Çantamın içindeki sakız kutusundan bir adet şerefsiz sakız çantaya düşmüş, malumunuz erimiş ve ipod kulaklığına yapışmış.


Teşekkürler Çeşme..Erit ya sen herşeyi, rahat ol..

tatilnerdeyapilir.com





Gelsin Çeşme gitsin Marmaris aman da Bodrum derkeenn...tatil olayının suyunu çıkarttım..Bir de işe girdiiim :) Vallahi de keyiflendim nazar değmesin..Size bir Çeşme Marmaris Bodrum ortaya karışık Ege turu attırmak isterim efendim...İlk iki fotoğrafta Çeşmeyi, üçüncü fotoğrafta da Marmarisi görüyoruz...E haydin okuğuverin gaari..

Öncelikle Çeşme-Ayayorgi koyundan bahsetmek istiyorum. Tamam suyu güzel cidden tertemiz böle açık yeşil ve de çok soğuk cidden serinliyorsun da, küçük normal bir koy yani.."Ah sen bir Ayayorgiyi gör vallahi inanılmaz" cümlesini baya bir insan kuruyordu çevremde. Gördüm, gayet normaldi, ayrıca gittiğim beach sakin sessizdi güzeldi ama o kadar giriş parasını veriyorsun, bir tane fazladan minder alma hakkın bile yok. Güneşli minder bir saat sonra gölge oluyor ve ölece kalıveriyosun, minder alıyım yada değiştiriyim yerimi dediğinde adam direkt yanına geliyor ve "efendim bugün pazar, lütfen kişi sayısı kadar kullanalım" diyor, ama 25 milyonu verirken iyiydi dimi tatlım..yani sadece o denize girmeyi bana 25 liraya satmış oluyor, ki yemek fiyatlarının fahişliğinden bahsetmeyeceğim bile...Hatta arkadaşımın altındaki fazladan minderi almaya kalktı falan..Adını vermiyorum hadi yine iyiler..Zaten bu ne havadır anlamadım saçmasapan yabancı isimler koyucaz diye kasmışlar hepsi...Galiba pek bize göre bi yer değildi çünkü önümüzdeki gerzo tipler (kız erkek karışık,muhtemelen erkeklerden biri salak ve zengin) güneşin alnında saat 12de o manyak sıcakta biz gölgede terler dökerken, votka redbull içtiler ve bir şişe votkayı da sölemiyim dedim dayanamadım 300 lira kendisi..Hayır madem o kadar parayı veriyosun, adam bir aile geçindiriyor o parayla, bari ölüm tehlikesine girme..Tam gerzo bunlar ya..

Gelelim Alaçatı'ya..Alaçatı'nın denizi şaka gibi, yüzsen de yüzmesen de 15-20 dakika sonra ayakların uyuşmaya başlıyor..Rüzgar desen küçük bir beyin travması..Ama deniz yine temiz güzel ve açık yeşil mis gibi..Ordaki beach'imiz de çok atristikti ama en azından minder özgürlüğüne sahiptik. Ayrıca yan tarafta on lira daha ucuz yerden girip orda oturabiliyorsun öyle de enteresan bir tarzı var, çakalloz olmak lazım bu dünyada. Ve şok edici bir frozen fiyatı söylüyorum: 22YTL..Ama Alaçatı'nın sokakları falan şahane..Küçük lokantalar gell gelll diyodu resmen çok içimde kaldı, vaktimiz yoktu oturamadık...Alaçatı'ya gidenlere tavsiyem sakızlı dondurma muhteşemdi cidden. Sakızlı Türk kahvemi de aldıım..Ağıza sakız parçaları geliyor şahane..İstanbul'da da var sanırsam Kadıköyde falan..Neyse Çeşme bahsini kapatırken efendim bir de Çeşme'nin merkezinde Rumeli Pastanesi var, sakızlı muhallebi yedik, hayatımda yediğim ennnnnn güzel şey olabilir. Çok net. Uzun bir kuyruk oluyor zaten ama değer. Direkt gidin yiyin diyorum. Çeşmeye elveda diyor ve Marmaris'e geçiyoruz.

Marmaris cidden huzurlu. Öyle beachle meachle işi yok..Ben küçüklüğümü İçmeler'de geçirdim çok güzel bi yerdir. Sadece denizin suyu biraz ılık ve şahsen benim için yeterince serinletici değil. Ama İçmelerin tadı da bir başka. Martı otelin önünden denizine girersin, hava bunaltmaz, akşamları bir tane sivrisinek göremezsin ve en güzeli nem oranı Bodruma İstanbula ve özellikle Çeşmeye oranla çok çok azdır. İnsanların çıplaklığa doyduğu öküzlük yapmadığı nadir yerlerden biridir. Marmaris Orhaniye-Hisarönü Marina'nın yanında, bu salak beachlerle aynı paraya gidebileceğiniz şahane huzur dünyası "Mistral Restaurant"ı öneriyorum. Giriş parasız yemekler biraz pahalı ama totalde çok daha ucuza gelir salak beachlerden.

Bodrum da başka güne artık..


Genel olarak bakarsak, aralarında en sıcak ve bunaltıcı yer Çeşme..Cidden böyle bişey görmedim saat 5'te falan kavruluyorsun...Marmaris de hava açısından en güzel yer. Sanırım bu Çeşme Serdar Ortaç ve Bengü sayesinde böle şişti de şişti..Ama biz indirmesini biliriz..kihkihkih
Not: İkinci fotodaki ortadaki yuvarlak şey disco topu :)

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Trivial Pursuit diye bir oyun varmış ilk kez oynadım geçende, sabah 4'lere kadar iki gece oynadık ve hala oynama isteğindeyim..Şahane bi genel kültür oyunu..Soruların zorluk düzeyi enteresan: Victoria Beckham'ın eski müzik grubunun adı nedir adlı tatlı zorudan tut, 1930'ların en önemli çocuk oyuncusuna kadar çılgın bir yelpazede..Tavsiye ediyorum çok zevkli..

Havanız söndüğünde mahçup olmayacağınız kişilerle, mümkünse manita adayı olma ihtimali yüzde sıfır olan kişilerle oynayınız tavsiyem.
(Bazen zormuş diyosun bi bakıyosun gayet bilindik bişey falan..Şahane anlar..)
Başka bir ev tatilinden geliyorum, herşey çok güzel şahane dee... öğrendiğim şey, 3 günlük olmasına rağmen kendi evin ve nescafe içme özgürlüğün gibisi yok argadaşım..

Nescafee gibisi yooOooOok!

8 Ağustos 2008 Cuma

çay servisi silsilesi

Acaba biz kızlar, misafirlerin çayı bittiğinde yenisini koymak için mi varız? Neden benim yaşımdaki, benimle aynı şartlara sahip (şuan çalışmayan, yorgun falan olmayan)bir erkek kuzenim bir gün olsun misafire çay koymaz? Ya da koyması istenmez? Anneleri neden bir çay bardağına-bir kendisine bakıp kafasını bilmiş bilmiş sallamaz? Beceremez mi erkek çocukları? Bu konuda becerikli miyiz biz kızlar doğuştan? Örneğin işten gelen (kız) kuzenim, evde bütün gün pinekleyen işsiz (erkek) kuzenime neden hizmet eder? Bunun geleneği göreneği, kadının eline yakışması mı kalmış allahaşkına, 8 saat çalışmış bi insan sadece cinsiyetinden dolayı kaç kat fazla yorulmak zorunda mıdır?

Misafir gelmesin bize artık ya...cidden sadece ve sadece "kız" olduğum için yoruldum..


Ayrıca elime hiç de yakışmıyor vallahi...

6 Ağustos 2008 Çarşamba

İşsizim a dostlar

Hiç uyuyasım yok ya..Üfff ...İş başvurularımdan hiç ses çıkmadı bugün de..Bir görüşmeye çağır, bir şans ver...Bir iki mail geliyor onlar da "Teşekkür ederiz bu pozisyona daha uygun adaylar olduğundan olumlu cevap veremiyoruz, ama sizi database'imize ekledik çok şanslısınızzz!!!" tarzı bok mesajlar olduğu için maillerden hiç hazzetmiyorum. Cepten ulaşın ve gel görüşelim deyin pislik parçaları. En güzel liselerde okuduk, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde proje proje çürüdük, mühendis olduk haaala daha düşünüyosunuz, daha uygun aday buluyorsunuz, kim len uygun adayın ordan iki bakmayla iki torpille kimin ne kadar çalışacağını, sana ne kadar katkı sağlıyacağını anlıyorsun sanki..Loreal da gitmiş anca facebooktan eklemiş beni...Facebooklarla uğraşıcağına bir pozisyon aç da girelim..Sınav falan yap sen anca belki elersin bizi..Yine sinirlendim gece gece..Bu salak saati de düzeltemiyorum acemi bi blogger olduğumdan..Kesin öğle vaktini falan gösteriyordur şimdi.Neyse yatalım bakalım yarın erkenden telefon bekleyeceğim.

5 Ağustos 2008 Salı

not

E kedilerin gece hayatı Turgutreis,huzur, sessizlik falan dinlemez tabii...İnleyen nağmeleeeerr.... Turgutuuu sardıııııı...

Turgutreis


Ağustos böceklerinin sesi eşliğinde, mis gibi begonvil kokan serin havayı içime çekiyorumm...Aslında kokan begonvil mi bilemiyorum yani begonvil kokmaz benim bildiğim ama harika bir çiçek kokusu var, etraf da begonvil dolu tabii ki..Odur herhalde kokan...Azıcık esiyor geceleri, zaten hiç bunalmıyor insan enteresan bir şekilde öğle sıcağı bile olsa..Üstüme ince hırkamı giydim, oturdum yıldızların altında balkona oooh şahane valla..Burası begonvillerden de anlaşılacağı üzere Bodrum efendim..ama sizin o bildiğiniz Bodrum değil. İyi ki de değil.


Burası Bodrum'un yerlilerinin oturduğu (yani yazlık ortamı değil, "yerli" kelimesi biraz taş devri gibi oldu eheh), komşuların samimi olduğu, önünde şahane bir mandalina bahçesi olan ve geceleri mükemmel bi sessizliğe gömülen Turgutreis...Bodrum'a eğlenmek amaçlı gelen kimse Turgutreis'i sevmez. Haklıdırlar da çünkü burda ancak 3. sınıf barlara gidebilirler. Valla ben erken mi babaanne oldum bilemiyorum ama bayılıyorum buraya ve sessizliğine.


Saat 00.14..Şuan sadece ağustos böcekleri en önemli görevlerini yapmakta ve beni mest etmekteler. Bir de yoldan geçen arabaların çıkarttığı, böle mıcırlı yoldan çıkan bi ses varya o benim çok hoşuma gider nedense, o hakim sokağımıza. Bi de klavye tıkırtısı.. Huzur :)


Fotoğrafta gördüğümüz Akyarlar Balmahmut'un orasıdır efendim, bizzat kendim çektim..Çalışanlardan özür diliyorum bu terbiyesizliğim için evet :)


İyi çalışmalaaar...kihkihkih

Sayılar

Çok seviyorum Yılmaz Özdil'i ya..okuyunca cidden hem gülüyor insan, hem de üzülüyor. Klişe bi laftır ama bu kadar uçlarda yaşamamıştım bu cümleyi...Cidden güldüm dalga geçişine, sonrasında da çok ama çok üzüldüm..
Devletimizin;

  • Makam aracı sayısı 130,000
  • Yangın helikopteri sayısı 18'miş.

Sayılar cidden üzücü. Ayrıca muhtemelen makam aracı sayısı, sahiplerinin sayısının 2,5-3 katıdır... Buyrun yazı burada.

1 Ağustos 2008 Cuma

Ergenliğin büyük hediyesi

Bugün uzun süredir görmediğim eski bir komşumuza gittim. Oğlu vardı küçüktü son bıraktığımda.. şimdi de işte 13 yaşında, ki sorduğumda 14 dedi tabii ki klasik bir 'bir an önce büyümek isteyen 13 yaşındaki çocuk' cevabı. Her neyse aklıma eski günlerim geldi. "Hiphopçılar çok salak, ben metal dinliyorum fakat annem kızıyor..."cümlesini duyduğum an, birden ergenlikte hissetiğim böle menem bir iç sıkıntısı içime yerleşti. Biraz da çocukla konuşunca taa 98'lere gittim...

İğrenç bir pantolonum vardı, gang boy markaydı ve arkasında grafiti gibi yapılmış hiphopçı resmi vardı ki onu şuanda bi erkeğe ver giymez o derece bol ve çirkindi..Annem hep kızardı lütfen bunları giyme diye ama çok severdim, tarzım var ya...Üstüne de iğrenç mor şeyler giyerdim..Herkesten farklıydım, herkes The Offspring dinlerken ben onun eski şarkılarını dinlerdim, çünkü onlar daha sertti ve onları dinleyenler gerçek marjiydi, yeni şarkıları özentiler içindi..

Saçlarım kısaydı (küt gibi, klasik önü uzun arkası kısa marji kız işte). Saçlarımı köpük yardımıyla sanki rastaymış gbi sıkı bukleler yapardım ve çok iğrenç ama 4 gün fln öyle gezerdim ki rasta pisliği yerleşsin üzerine diye...Arada bir küfür savururdum, ailemde tek bir kelime küfür kullanılmamasına rağmen..Kız gibi kız değilim, erkek gibi kızım, muabbeti bol geyiği süper bi kızım havaları...Sanki erkekler çok bi halta yararmış gibi onları örnek almak ne acayip.

Abuk subuk barlara giderdik karanlık ve rutubet kokulu..Ya şu dünyada gündüz yapılabilecek binlerce şey varken neden zemin katındaki yada bir kat daha aşağıdaki, herkesin yiğiştiği iğrenç pis duvarlı yerlere gidersin acaba ya..Meici diye bir yer vardı taksimde..Acaba hala var mı..

Çocuğa baktım..Daha 13 yaşında..muhtemelen daha 3-4 senesi var bu sıkıntılı dönemde.

He en son bir de "benim kızlarla bir işim olmaz, kendime uygun insan yok etrafımda, bana çok salak geliyorlar" tarzı cümleler kurdu tabii ki. İçimden dedim, ah be canım benim, sen lisede- universitede ve ben 33lerimdeyken sorarım sana dicem ama, muhtemelen kendi yaşındaki bi kızı nası götürürüm tarzı planlarından yada çok sevdiğin kız arkadaşından bana vakit ayırabilirmisin bilmiyorum. Ergenliğin büyük hediyesi marjinalliğin bu kurbanını da bir an önce salıvermesi dileğiyle..
 

Blog Template by YummyLolly.com - Header made with PS brushes by gvalkyrie.deviantart.com
Sponsored by Free Web Space